İçeriğe geç

Kurumsal Wellbeing Programı Nedir? Çalışan Sağlığında Yeni Dönem

    kurumsal wellbeing programı

    Günümüz iş dünyasında başarı kavramı köklü bir dönüşüm geçiriyor. Artık şirketlerin performansı yalnızca ciro, kârlılık ya da büyüme oranları gibi finansal göstergeler üzerinden değerlendirilmiyor. Çalışanların psikolojik, fiziksel ve sosyal iyilik hâli, kurumların uzun vadeli başarısında belirleyici bir rol oynuyor. Çünkü zihinsel olarak iyi olmayan, kendini güvende hissetmeyen ya da fiziksel olarak tükenmiş çalışanlardan sürdürülebilir verimlilik beklemek mümkün değil. Bu nedenle çalışan sağlığını merkeze alan yaklaşımlar, stratejik insan kaynakları yönetiminin temel unsurlarından biri hâline gelmiş durumda.

    Bu noktada kurumsal wellbeing programı, modern organizasyonların yalnızca çalışan memnuniyetini artırmak için değil, aynı zamanda performansı ve kurumsal dayanıklılığı güçlendirmek için benimsediği vazgeçilmez bir strateji olarak öne çıkıyor. Kurumsal wellbeing programları, çalışanların işe sadece “fiziksel olarak” değil; zihinsel, duygusal ve sosyal açıdan da tam katılım göstermesini hedefler. Böylece çalışanlar işlerini daha anlamlı, dengeli ve sürdürülebilir bir şekilde deneyimler.

    Kurumsal wellbeing programı; çalışanların zihinsel, duygusal, fiziksel ve sosyal sağlığını bütüncül bir yaklaşımla desteklemeyi amaçlayan planlı uygulamalar bütünüdür. Bu programlar yalnızca kısa vadeli motivasyon konuşmaları ya da tek seferlik etkinliklerden ibaret değildir. Aksine, kurum kültürüne entegre edilen ve süreklilik gösteren yapılar üzerine inşa edilir. Etkili bir kurumsal wellbeing programı, çalışanların günlük iş stresleriyle başa çıkma becerilerini geliştirirken, aynı zamanda uzun vadede tükenmişlik riskini azaltmayı hedefler.

    Program kapsamında yalnızca stres yönetimi ele alınmaz. Bunun yanı sıra; yoğun iş temposunun yarattığı tükenmişliği önleme, çalışanların iş ve özel yaşam arasındaki dengeyi daha sağlıklı kurabilmelerini destekleyen iş–yaşam dengesi uygulamaları, belirsizlik ve baskı altında psikolojik esnekliği artırmaya yönelik psikolojik dayanıklılık çalışmaları ve aidiyet duygusunu güçlendiren kurumsal mutluluk yaklaşımları da yer alır. Böylece çalışanlar kendilerini yalnızca görevlerini yerine getiren bireyler olarak değil, değer verilen ve desteklenen bir ekibin parçası olarak hisseder.

    Sonuç olarak kurumsal wellbeing programı, çalışanların “daha az zorlanması” değil; daha güçlü, daha dengeli ve daha sağlıklı bir şekilde çalışabilmesi için tasarlanır. Bu yaklaşım, hem bireysel çalışan sağlığını korur hem de kurumların değişen iş dünyasında rekabet gücünü ve sürdürülebilir başarısını destekleyen güçlü bir yatırım alanı sunar.

    Kurumsal Wellbeing Programı Neden Önemlidir?

    Çalışanların ruhsal iyilik hâli ile iş performansı arasındaki ilişki, son yıllarda yapılan çok sayıda bilimsel araştırma ile net bir biçimde ortaya konmuştur. Psikolojik olarak iyi hisseden çalışanlar; daha odaklı, daha yaratıcı ve daha üretken olma eğilimindedir. Buna karşılık, kronik stres, kaygı ve tükenmişlik yaşayan çalışanlarda performans düşüşü, hata oranlarında artış ve işten kopma davranışları daha sık görülür. Bu nedenle kurumsal wellbeing programı, yalnızca çalışanlara yönelik bir destek değil; kurumun genel performansını doğrudan etkileyen stratejik bir yatırımdır.

    Etkili şekilde yapılandırılmış bir kurumsal wellbeing programı uygulayan şirketlerde, çalışan devir oranlarının belirgin biçimde azaldığı gözlemlenir. Çalışanlar kendilerini değerli ve desteklenmiş hissettiklerinde, kurumdan ayrılma eğilimleri azalır. Bu durum, hem bilgi kaybının önüne geçer hem de yeni çalışan bulma ve adaptasyon süreçlerinin yarattığı maliyetleri önemli ölçüde düşürür.

    Kurumsal wellbeing programlarının bir diğer önemli etkisi çalışan bağlılığı üzerinde görülür. Psikolojik ve duygusal ihtiyaçları gözetilen çalışanlar, kurum hedefleriyle daha güçlü bir bağ kurar. Bu bağ, yalnızca iş tanımını yerine getirmekle sınırlı kalmaz; çalışanların sorumluluk alma, inisiyatif kullanma ve ekip başarısına katkı sağlama motivasyonunu da artırır.

    kurumsal wellbeing programı ile destek alan bir çalışan

    Aynı zamanda, kapsamlı bir kurumsal wellbeing programı devamsızlık oranlarının ve hastalık izinlerinin azalmasına katkı sağlar. Uzun süreli stresin bağışıklık sistemi üzerindeki olumsuz etkileri düşünüldüğünde, ruhsal iyilik hâlinin desteklenmesi fiziksel sağlıkla da doğrudan ilişkilidir. Bu sayede çalışanlar hem bedensel hem de zihinsel olarak işlerine daha istikrarlı bir şekilde devam edebilir.

    Kurumsal wellbeing programları, kurumların itibarını ve işveren markasını da güçlendirir. Çalışan sağlığını önceleyen şirketler, hem mevcut çalışanlar hem de potansiyel yetenekler tarafından daha güvenilir ve tercih edilir olarak algılanır. Bu algı, rekabetin yoğun olduğu iş gücü piyasasında kurumlara önemli bir avantaj sağlar.

    Bununla birlikte, wellbeing odaklı uygulamalar takım içi iletişimi ve iş birliğini de olumlu yönde etkiler. Psikolojik güven ortamının desteklendiği kurumlarda, çalışanlar fikirlerini daha rahat ifade eder, geri bildirim kültürü güçlenir ve çatışmalar daha yapıcı bir şekilde yönetilir. Bu da ekip performansını ve kurum içi uyumu artırır.

    Özellikle pandemi sonrası dönemde çalışma hayatında yaşanan belirsizlikler, uzaktan ve hibrit çalışma modellerinin yaygınlaşması, çalışanların ruhsal ihtiyaçlarını daha görünür hâle getirmiştir. Bu süreç, psikolojik sağlık destekleri içeren kurumsal wellbeing programlarının şirketler için bir “lüks” değil, sürdürülebilir başarı için temel bir zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Artık kurumlar, çalışan sağlığını desteklemeden uzun vadeli performans ve bağlılık sağlamanın mümkün olmadığının farkındadır.

    Kurumsal Wellbeing Programı Kapsamında Hangi Alanlar Yer Alır?

    Etkili ve sürdürülebilir bir kurumsal wellbeing programı, tek bir ihtiyaca odaklanan uygulamalardan oluşmaz. Çalışan deneyimini bütüncül şekilde ele alan bu programlar; bireyin zihinsel, fiziksel ve sosyal ihtiyaçlarını birlikte gözeten çok boyutlu bir yapı sunar. Böylece çalışanların yalnızca kısa vadeli rahatlaması değil, uzun vadeli iyilik hâli ve performans sürekliliği hedeflenir.

    1. Psikolojik Wellbeing

    Psikolojik wellbeing, bir kurumsal wellbeing programının temel taşlarından biridir. Çalışanların iş yaşamında karşılaştıkları stres faktörleri, belirsizlikler ve yüksek beklentiler zamanla ruhsal zorlanmalara yol açabilir. Bu nedenle psikolojik wellbeing odaklı çalışmalar, çalışanların içsel kaynaklarını güçlendirmeyi amaçlar.

    Bu kapsamda sunulan stres ve kaygı yönetimi uygulamaları, çalışanların yoğun iş temposu karşısında daha dengeli tepkiler verebilmesini destekler. Tükenmişlik sendromu önleme çalışmaları ise erken farkındalık kazandırarak, çalışanların zihinsel ve duygusal olarak tükenmeden önce destek almalarını sağlar.

    Ayrıca psikolojik dayanıklılık geliştirme programları, çalışanların değişim, kriz ve belirsizlik durumlarında esnek kalabilmelerine yardımcı olur. Duygusal regülasyon becerileri ise bireylerin duygularını tanıma, anlama ve sağlıklı biçimde yönetme kapasitesini artırır. Psikolojik wellbeing odaklı bir kurumsal wellbeing programı, çalışanların iş baskısıyla daha sağlıklı başa çıkmalarını ve işlerine zihinsel olarak daha güçlü katılım göstermelerini sağlar.


    2. Fiziksel Wellbeing

    Çalışanların fiziksel sağlığı, zihinsel performans ve motivasyonla doğrudan ilişkilidir. Fiziksel wellbeing boyutu güçlü olan bir kurumsal wellbeing programı, çalışanların bedensel yüklerini azaltmayı ve sağlıklı alışkanlıklar kazanmalarını hedefler.

    Ergonomi eğitimleri, özellikle masa başı çalışanlarda sık görülen kas-iskelet sistemi sorunlarının önlenmesine katkı sağlar. Doğru oturma, ekran kullanımı ve çalışma ortamı düzenlemeleri, uzun vadede hem sağlık sorunlarını hem de verimlilik kaybını azaltır.

    Hareket ve egzersiz farkındalığı çalışmaları, çalışanların gün içinde fiziksel olarak daha aktif olmalarını teşvik eder. Bunun yanında sunulan sağlıklı yaşam seminerleri, beslenme, uyku düzeni ve genel yaşam alışkanlıkları konusunda farkındalık yaratır. Fiziksel sağlığı destekleyen kurumsal wellbeing programları, çalışanların enerji seviyesini yükselterek konsantrasyon ve dayanıklılığı artırır.


    3. Sosyal Wellbeing

    İş ortamındaki sosyal ilişkiler, çalışanların psikolojik güven ve aidiyet duygusunu doğrudan etkiler. Sosyal wellbeing boyutu güçlü bir kurumsal wellbeing programı, sağlıklı iletişim ve iş birliğini destekleyen bir kurum kültürü oluşturmayı amaçlar.

    Bu kapsamda yürütülen ekip içi iletişim çalışmaları, çalışanların kendilerini daha açık ve net ifade edebilmelerine yardımcı olur. Psikolojik güvenlik kültürü oluşturmayı hedefleyen uygulamalar sayesinde, çalışanlar hata yapma korkusu yaşamadan fikirlerini paylaşabilir.

    Ayrıca çatışma yönetimi eğitimleri, iş ortamında kaçınılmaz olarak ortaya çıkan anlaşmazlıkların yapıcı biçimde ele alınmasını sağlar. Sosyal boyutu güçlü olan bir kurumsal wellbeing programı, ekip ruhunu güçlendirir, iş birliğini artırır ve çalışanların kuruma olan aidiyetini besler.


    4. İş–Yaşam Dengesi

    Modern çalışma hayatında sınırların belirsizleşmesi, çalışanların iş ve özel yaşam arasındaki dengeyi kurmasını zorlaştırmaktadır. Bu nedenle iş–yaşam dengesi, kurumsal wellbeing programlarının en kritik bileşenlerinden biri hâline gelmiştir.

    Zaman yönetimi çalışmaları, çalışanların iş yüklerini daha verimli planlamalarına yardımcı olurken, sınır koyma becerileri işin özel hayata taşmasını önlemeyi hedefler. Özellikle sürekli çevrim içi olma hâlinin yarattığı baskıya karşı geliştirilen dijital tükenmişliği önleme uygulamaları, çalışanların zihinsel dinlenme alanları yaratmasına katkı sağlar.

    Bu alan, özellikle uzaktan ve hibrit çalışma modellerinin yaygınlaştığı günümüzde, kurumsal wellbeing programı kapsamında büyük önem taşır. Sağlıklı bir iş–yaşam dengesi, çalışanların hem işte hem de özel yaşamlarında daha tatmin edici bir deneyim yaşamalarını mümkün kılar.

    Kurumsal Wellbeing Programı Uygulamanın Kurumlara Sağladığı Avantajlar

    Etkili bir kurumsal wellbeing programı, yalnızca çalışanların bireysel iyilik hâlini desteklemekle kalmaz; kurumun genel performansına, kültürüne ve sürdürülebilirliğine doğrudan katkı sağlar. Çalışan sağlığını stratejik bir yatırım alanı olarak ele alan kurumlar, değişen iş dünyasında daha esnek, daha dayanıklı ve daha rekabetçi bir yapı oluşturur.

    ✔ Verimlilik Artışı

    Ruhsal ve zihinsel açıdan iyi hisseden çalışanlar, işlerine daha yüksek odaklanma ve motivasyonla yaklaşır. Stres, kaygı ve tükenmişlik düzeyleri azaldıkça; dikkat dağınıklığı, hata oranları ve iş kazaları da önemli ölçüde düşer. Bilimsel temellere dayanan bir kurumsal wellbeing programı, çalışanların enerjisini dengeli bir şekilde kullanmalarını destekleyerek performansı kısa vadeli yükselişlerin ötesine taşır ve sürdürülebilir hâle getirir. Bu sayede kurumlar, yüksek performansı sürekli kılabilen bir çalışma ortamı oluşturur.

    ✔ Çalışan Bağlılığı

    Çalışanların kendilerini değerli, güvende ve desteklenmiş hissetmeleri, kuruma olan duygusal bağlılıklarını güçlendirir. Kurumsal wellbeing programı, çalışanlara yalnızca bir “kaynak” olarak değil, bütüncül bir birey olarak yaklaşıldığını hissettirir. Bu yaklaşım, çalışanların kurum hedefleriyle özdeşleşmesini, sorumluluk almaya daha istekli olmasını ve uzun vadede kurumda kalmayı tercih etmesini sağlar. Güçlü çalışan bağlılığı, bilgi birikiminin korunmasına ve ekiplerin istikrar kazanmasına önemli katkı sunar.

    ✔ İşveren Markası Gücü

    Wellbeing odaklı uygulamalar, kurumların dış algısını da doğrudan etkiler. Çalışan sağlığını ve psikolojik iyilik hâlini önemseyen şirketler, yetenekli adaylar için daha güvenilir ve cazip bir işveren profili çizer. Etkili bir kurumsal wellbeing programı, kurumun insan odaklı bir kültüre sahip olduğunu göstererek işveren markasını güçlendirir. Bu durum, işe alım süreçlerini kolaylaştırırken, doğru yeteneklere ulaşma ve onları elde tutma konusunda kuruma rekabet avantajı sağlar.

    ✔ Krizlere Dayanıklılık

    Belirsizlik, hızlı değişim ve kriz dönemleri modern iş hayatının kaçınılmaz parçalarıdır. Psikolojik dayanıklılığı yüksek ekipler, bu tür dönemlerde daha soğukkanlı, çözüm odaklı ve esnek davranabilir. Kurumsal wellbeing programı kapsamında geliştirilen psikolojik dayanıklılık çalışmaları, çalışanların stresli koşullar altında duygularını yönetebilmelerini ve işlevselliklerini koruyabilmelerini destekler. Bu sayede kurumlar, krizleri yalnızca atlatmakla kalmaz; aynı zamanda bu süreçlerden güçlenerek çıkma kapasitesi kazanır.

    Kurumsal Wellbeing Programı Nasıl Planlanmalıdır?

    Etkili bir kurumsal wellbeing programı, tek tip ve hazır çözümlerle değil; kurumun yapısı, çalışan profili ve mevcut ihtiyaçları dikkate alınarak planlanmalıdır. Her kurumun çalışma kültürü, sektörel dinamikleri ve karşı karşıya olduğu stres faktörleri farklıdır. Bu nedenle başarılı bir kurumsal wellbeing programı, stratejik bir planlama süreciyle ve aşamalı olarak hayata geçirilmelidir.

    1. İhtiyaç Analizi

    Kurumsal wellbeing programının en kritik aşaması, doğru bir ihtiyaç analizi yapılmasıdır. Bu aşama, programın hangi alanlara odaklanması gerektiğini netleştirir ve uygulanacak çalışmaların etkinliğini doğrudan etkiler.

    Çalışan anketleri, çalışanların stres düzeyleri, iş doyumu, iş–yaşam dengesi ve psikolojik ihtiyaçları hakkında nicel veriler sunar. Odak grup görüşmeleri, bu verilerin arkasındaki nedenleri daha derinlemesine anlamayı sağlar. Yönetici geri bildirimleri ise ekiplerin performans, motivasyon ve iletişim dinamiklerine dair önemli içgörüler sunar.

    Bu aşamada elde edilen veriler, kurumsal wellbeing programının kapsamını belirler ve rastgele uygulamaların önüne geçer. Sağlam bir ihtiyaç analizi, programın temeli niteliğindedir.


    2. Hedef Belirleme

    İhtiyaçlar belirlendikten sonra, kurumsal wellbeing programının amacı ve öncelikleri netleştirilmelidir. Belirsiz hedeflerle yürütülen programlar, ölçülebilir sonuçlar üretmekte zorlanır.

    Bu aşamada şu sorulara net yanıtlar verilmelidir:

    • Çalışanların stres düzeylerini azaltmak mı hedefleniyor?

    • Tükenmişlik riskini önlemek mi amaçlanıyor?

    • Çalışan bağlılığı ve motivasyonu mu artırılmak isteniyor?

    Belirlenen hedeflerin ölçülebilir, gerçekçi ve zaman tanımlı olması önemlidir. Net hedefler, kurumsal wellbeing programının başarısını izlemeyi ve somut çıktılar elde etmeyi kolaylaştırır.


    3. Uygulama ve Süreklilik

    Birçok kurumda wellbeing çalışmaları, tek seferlik seminerler ya da kısa süreli etkinliklerle sınırlı kalmaktadır. Oysa kalıcı etki yaratmak için sürekliliği olan bir kurumsal wellbeing programı gereklidir.

    Etkili uygulamalar; düzenli eğitimler, atölye çalışmaları, grup destek programları ve yöneticilere yönelik özel içerikleri kapsar. Programın kurum kültürüne entegre edilmesi, çalışanların bu çalışmaları bir “ekstra yük” değil, doğal bir destek mekanizması olarak görmesini sağlar. Süreklilik, davranış değişiminin ve psikolojik kazanımların kalıcı olmasının anahtarıdır.


    4. Ölçme ve Değerlendirme

    Kurumsal wellbeing programının etkinliği, düzenli olarak ölçülmeli ve değerlendirilmelidir. Bu aşama, programın güçlü ve geliştirilmesi gereken yönlerini ortaya koyar.

    Katılım oranları, çalışanların programa olan ilgisini gösterirken; geri bildirimler, içeriklerin ne ölçüde fayda sağladığını anlamaya yardımcı olur. Performans göstergeleri, devamsızlık oranları, çalışan bağlılığı ve işten ayrılma verileri gibi somut ölçütlerle programın kuruma etkisini değerlendirmeyi mümkün kılar.

    Elde edilen bu veriler doğrultusunda kurumsal wellbeing programı sürekli olarak güncellenir ve geliştirilebilir. Bu döngüsel yaklaşım, programın canlı, etkili ve kuruma gerçek değer katan bir yapı hâline gelmesini sağlar.

    kurumsal wellbeing programı

    Kurumsal Wellbeing Programı ile Tükenmişlik Arasındaki İlişki

    Tükenmişlik sendromu, modern çalışma hayatının en yaygın ve en görünmez risklerinden biridir. Uzun çalışma saatleri, sürekli ulaşılabilir olma beklentisi, iş güvencesine dair belirsizlikler ve artan performans baskısı; çalışanların zamanla duygusal, zihinsel ve fiziksel olarak tükenmesine yol açar. Tükenmişlik yalnızca bireysel bir sorun değildir; aynı zamanda kurumların verimliliğini, çalışan bağlılığını ve genel işleyişini doğrudan etkileyen yapısal bir problemdir.

    Bu noktada kurumsal wellbeing programı, tükenmişliği yalnızca sonuçlarıyla değil, nedenleriyle ele alan önleyici bir yaklaşım sunar. Bilimsel temellere dayanan bir kurumsal wellbeing programı, çalışanların tükenmişliğe giden süreci erken aşamada fark edebilmelerini destekler. Sürekli yorgunluk, motivasyon kaybı, sinirlilik, işe karşı duyarsızlaşma gibi erken uyarı sinyallerinin tanınması, müdahalenin zamanında yapılmasını mümkün kılar.

    Program kapsamında geliştirilen stresle başa çıkma becerileri, çalışanların yoğun iş yükü ve baskı altında daha sağlıklı tepkiler vermesini sağlar. Stresi tamamen ortadan kaldırmak mümkün olmasa da, stresin yönetilebilir hâle gelmesi çalışanların zihinsel kaynaklarını korumasına yardımcı olur. Bu beceriler; farkındalık, duygu düzenleme, bilişsel yeniden yapılandırma ve sağlıklı sınır koyma gibi psikolojik teknikleri içerir.

    Ayrıca, etkili bir kurumsal wellbeing programı psikolojik esnekliği güçlendirmeyi hedefler. Psikolojik esneklik, bireyin zorlayıcı durumlar karşısında işlevselliğini koruyabilmesi ve değişen koşullara uyum sağlayabilme kapasitesidir. Psikolojik esnekliği yüksek çalışanlar, yoğunluk ve belirsizlik dönemlerinde daha az tükenmişlik yaşar; sorunları kişisel bir yetersizlik olarak görmek yerine yönetilebilir süreçler olarak ele alır.

    Sonuç olarak kurumsal wellbeing programı, tükenmişliği “kaçınılmaz bir sonuç” olarak kabul etmek yerine, önlenebilir bir risk olarak ele alır. Çalışanların farkındalığını, baş etme becerilerini ve psikolojik dayanıklılığını artıran bu programlar, hem bireysel sağlığı korur hem de kurumların uzun vadede daha sağlıklı ve sürdürülebilir bir çalışma ortamı oluşturmasına katkı sağlar.

    Kurumsal Wellbeing Programı Neden Profesyonel Destekle Yürütülmelidir?

    Kurumsal wellbeing çalışmaları, çoğu zaman yanlış bir şekilde yalnızca motivasyon konuşmaları, kısa süreli etkinlikler ya da yüzeysel uygulamalar olarak algılanabilmektedir. Oysa çalışanların psikolojik iyilik hâli, son derece hassas ve çok boyutlu bir alandır. Bilimsel temele dayanmayan, iyi planlanmamış wellbeing uygulamaları; beklenen faydayı sağlamadığı gibi, çalışanlarda direnç, güvensizlik ve değersizleştirilmiş hissetme gibi olumsuz etkilere de yol açabilir.

    Bu nedenle kurumsal wellbeing programı, rastlantısal içeriklerle değil; insan psikolojisini derinlemesine anlayan, bilimsel bilgiye dayalı ve etik çerçevede çalışan uzmanlar tarafından yürütülmelidir. Klinik ve örgütsel psikoloji temelli yaklaşımlar, çalışanların yalnızca görünen sorunlarını değil, bu sorunların altında yatan dinamikleri de ele almayı mümkün kılar. Böylece wellbeing çalışmaları, kısa vadeli rahatlama yerine kalıcı davranış ve tutum değişiklikleri yaratır.

    Ayrıca wellbeing uygulamalarında etik ilkeler ve gizlilik hayati önem taşır. Çalışanların paylaştıkları deneyimler, duygular ve geri bildirimler güvenli bir çerçevede ele alınmadığında, programlar hızla işlevsiz hâle gelir. Profesyonel destekle yürütülen kurumsal wellbeing programları; gönüllülük, gizlilik ve psikolojik güven ilkelerini merkeze alarak çalışanların kendilerini rahatça ifade edebilecekleri bir alan yaratır.

    Kısacası, etkili bir kurumsal wellbeing programı; klinik ve örgütsel psikoloji temelli, etik ilkelere uygun ve gizlilik esaslarını gözeten profesyonel bir yaklaşım gerektirir. Bu yaklaşım, çalışan sağlığını gerçekten destekleyen ve kuruma sürdürülebilir değer katan programların temelini oluşturur.


    Klinik Psikolog Onur Aydın Kurumsal Wellbeing Programı Konusunda Nasıl Destek Olur?

    Klinik Psikolog Onur Aydın ile Kuruma Özel Wellbeing Yaklaşımı

    Klinik Psikolog Onur Aydın, bilimsel temellere dayanan ve her kurumun özgün ihtiyaçlarını merkeze alan kurumsal wellbeing programları geliştirerek kurumların çalışan sağlığını sürdürülebilir biçimde desteklemesine yardımcı olur. Yaklaşımının temelinde; hazır paketler yerine, kurum kültürüne ve çalışan profiline uygun çözümler üretmek yer alır.

    Onur Aydın tarafından sunulan destekler arasında:

    • Kuruma özel kurumsal wellbeing programı tasarımı

    • Çalışanların stresle başa çıkma becerilerini güçlendiren psikolojik dayanıklılık ve stres yönetimi eğitimleri

    • Tükenmişlik riskini azaltmaya yönelik önleyici atölye çalışmaları

    • Yönetici ve liderler için, ekip sağlığını desteklemeye yönelik psikolojik farkındalık programları

    • Çalışanlara yönelik grup seminerleri ve psiko-eğitim çalışmaları

    yer almaktadır.

    Onur Aydın’ın kurumsal çalışmalardaki yaklaşımı; tek seferlik, geçici çözümler sunmak yerine, kurumun işleyişine entegre edilen, etkisi ölçülebilen ve uzun vadede kalıcı dönüşüm yaratan kurumsal wellbeing programları geliştirmeye odaklanır. Programlar, düzenli ölçüm ve geri bildirimlerle sürekli olarak güncellenir ve kurumun değişen ihtiyaçlarına uyum sağlar.

    Çalışanların ruhsal sağlığını merkeze alan bu profesyonel destek; kurumların yalnızca çalışan memnuniyetini artırmasına değil, aynı zamanda insan odaklı, dayanıklı ve yüksek performanslı bir organizasyon yapısı kurmasına da katkı sağlar.

    Onur Aydın

    Uzman Psikolog. Bilişsel Davranışçı Terapi, kaygı bozuklukları ve
    psikolojik iyi oluş üzerine çalışmaktadır.

    Ara